16 Mayıs 2009 Cumartesi

Herşey Sende Gizli

Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;

Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,

Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...

Can Yücel(Saygıyla anıyoruz...)

14 Mayıs 2009 Perşembe

Son Veda

Saat kaç bilmiyorum,
Gittiğim yeri hatırlamıyorum,
Ne durumdayım anlamıyorum,
Kendimi bir sona hazırlamaya uğraşıyorum.

Belki bir kafede,
Belki herhangi bir yerde,
Belki de bir bankta bırakacaksın beni,
Vücuduma yeni kilitler arıyorum.

Son kez tuttuğum elini,
Son kez kokusunu aldığım tenini,
Son kez öptüğüm dudaklarını,
Vücuduma kilitliyorum.

İstediğimi söyleyemiyorum,
Boğazımı düğümlüyorum,
Çıkmasın istiyorum son veda,
Çıkmasın ağzımdan bir hoşçakal sana,
Çıkmasın istiyorum bir elveda.

Savaşı kaybeden bir general gibi
Son perdeyi oynayan bir oyuncu gibi
Terkediyorum sahneyi,
Boğazımdan cılız bir şekilde çıkıyor,
Sana söylenecek son veda,
Cılızca çıkıyor dudağımdan sana elveda...

Faruk ILERI

11 Mayıs 2009 Pazartesi

Vücudum Olmuş Zaman

Tüm vücudumu alıp götürüyor zaman
Gözyaşlarım saniyeleri,
Ellerim dakikaları,
Ayaklarım saatleri gösterir oldu.
Ellerime düşen her saniye
Alıyor dakikaları birer birer,
Ellerimden kayan her dakika
Ayaklarıma bir kaya misali düşüyor.
Yaralarım içimi eritiyor,
Kanamaları durduramıyor zaman.

Dedim ya,vücudum oldu zaman,
Kayıyor her saniye dünyadan.
Bir gözyaşı bir saniye,
Her düşen kaya bir saat.

Dedim ya,vücudum oldu zaman,
Günler gözümde büyüdü oldu kocaman.
Korkanların tırmanmaya cesaret edemediği bir sıra dağ;ama
Saatler tırmanıyor,saatler akıyor,
Her saat yeni bir yara açıyor zamanda.

Dedim ya vücudum oldu zaman,
Her saat yeniden düşen bir damla kan.
Beklemiyor damlalar,beklemiyor zaman,
Acı vererek geçiyor vücuttan...

Faruk ILERI

Yağmur Vardı Taksim'de

Yağmur vardı bugün Taksim'de
Tatlı bir melodi fısıldardı gezerken
Dinlediğim müziği bastırırdı
Sanki bir piyano resitali
Sanki bir opera aryası
Hiçbiri değildi belki de
Kendine özgüydü kesinlikle

Yağmur vardı bugün Taksim'de
Bana yoldaşlık ederdi
Seni anlatırdı bana
Ya bir damlasıyla
Ya da sırılsıklam ıslatarak
Sıcaklığını aramaya itiyordu beni
Özlemi anlatıyordu bana

Yağmur vardı bugün Taksim'de
Yalnızlığımı kovan
Belki de kalbime bir sıcaklık konduran
Kırmızı şarabın tadını bana hissettiren
Senin kokunu bana getiren bir rüzgar vardı Taksim'de
Seni bana özleten
Mutlu insanlar,o anı yaşayan çiftler vardı Taksim'de
Etrafımdan transit geçen
Mutsuzluğuma,sensizliğime aldırmadan
Hayatımın zindan olduğunu kantlarcasına geçiyorlardı yanımdan
Ben ise aldırmamaya çalışıyordum
Saniyeler saat,dakikalar gün,saatler ise yıl olmuştu bende
Geçmek bilmiyordu,acı veriyordu,anlamıyordu
Hızlan artık dediğimi duymuyordu
Saplıyordu hançerleri kalbime tek tek.

Yağmur vardı bugün Taksim'de
Her damlasına kelimeler ve gözyaşları koyup
Sana yollamak istediğim
Tatlı bir yağmur vardı Taksim'de
Sana karşı hislerimi alıp
Sana götürmek isteyen

Yağmur vardı bugün Taksim'de
Beni oradan alıp
Sana getiren
Yağmur vardı bugün Taksim'de
Seni seviyorum dedirten.

Faruk ILERI

Seni Seviyorum

Gecenin karanlığı çökmüş gönlüme
Yürüyorum bir bilinmeyene
Ağlıyorum sensiz geçirdiğim günlere
Uyuyamıyorum
Yağmurda seninle koşmak
Seninle ıslanmak istiyorum
Kalbimi dinliyorum
Bana yol göstersin istiyorum
Işığı arıyorum
Bakıyorum etrafıma
Göremiyorum
Güneş çıksa dahi gökyüzüne
Ben kayboluyorum
Karanlıktayım
Kurtulamıyorum
Işık arıyorum
Bakıyorum etrafıma
Seni arıyorum
Bulmıyorum
Bir yerlerde bulmayı
Sana ulaşmayı
Bana yol gösterip karanlıktan kurtarmanı umuyorum
Sadece bekliyorum
Kendime bakamıyorum
Bana bakmanı istiyorum
Karanlıktayım
Bağırıyorum
Gel beni bul ve kurtar diye
Haykırıyorum denizlere,dağlara,heryere
Seni seviyorum diye.

Faruk ILERI

Uzaktan Sevmek

En fazla kalbi acıtır uzaktan sevmek,

Yanında olmak ama doya doya öpememek,

Yanında olamasan da resmini her gördüğünde öpmek,

Yine de o cesareti kendinde bulamamak.

Hayatı zehir eder bulmadan onu,

Her içtiğin katı olur boğazında kalır,

Her kelimen düğümlenir konuşamazsın,

Kalbin hızla çarpar yerinden oynayamazsın,

İkilemler sarar etrafını,

Hayatı zindana çevirir,

Işığı siler etrafından,

Yazı kışa çevirir,

Kışı ise...


Faruk ILERI

10 Mayıs 2009 Pazar

Bilmiyorum...

Unutulup gitsem bu hayatta

Kimse farkına varmayacak

İsmimi bile hatırlamayacaklar belki

Sadece bir deli çocuk olarak anılacağım bu dünyada

Ve sadece

İnsanların aklında isimsizlerden biri olacağım

Unutulmuş insanlar demetinde solmuş bir gül olacak bedenim

Şu hayatta döktüğüm gözyaşları suyum olacak benim

Ve beni besleyen hiç kimse olmayacak

Kopsam bu dünyadan

Kimse nereye gittiğimi sormayacak bir diğerine

Kendi hayatlarına devam edecekler

Kaybolan insanın yerine yeni birini çok rahat koyacaklar

Ama kaybettikleri beni hatırladıklarında

Ona ihtiyaç duyduklarında

Gördüğü manzara karşısında

Şok olacak

Görünmez bir devim bu dünyada

Yalnızım yürüyorum çorak topraklarda

Ne sevdiklerim benim yanımda

Ne de mekân tanımaksızın tanıştığım insanlar

Sadece yaptıklarım ve yapmak istediklerim takılmış kollarıma

Yalan olmuşum bu dünyada haberim yok

Kimsenin umurunda değilim ben

Neyim ben? Kimim bu dünyada?

Bilmiyorum…


Faruk ILERI

Yollardayım Yine

Gecelerle dost oldum
Uyku yok gözlerimde
Yalnızım
Kendimle baş başayım
Hayatımı sorgularken
Hazinemin haritasını çıkarırken
Kimsenin anlamayacağı bir dille
Anlamayacağı şekillerle anlatırken
Doğduğum günden beri arkamda bıraktığım yolları çiziyorum
İlerisini düşünmek için hayallere dalıyorum
Labirentin ortasına ulaşmaya
Hediyemi kucaklamaya çabalıyorum
Gözlerim kör,kulaklarım sağır
Gidiyorum
Yürüyorum sadece
Her çiçeğin kokusunu duyuyorum
Bana liderlik eden
Senin kokunu taşıyan çiçekleri seçiyorum bilerek
Elerinde solup gitmesinler
Beni hatırlatsınlar diye


Bağıramıyorum neredesin diye
Boğazım düğümlenmiş üzüntüden
Konuşamıyorum tek bir kelime
Sana saklıyorum kendimi
Tüketmek istemiyorum kelimeleri
Yüzüne söylemek istiyorum

Kalbine dokunmak istiyorum ellerimle
Dokunmuyorum hiçbir çiçeğe
O güzel kokunu duyabileyim diye
Bağladım ellerimi vücudumun iki yanına
Etrafa dokunmasınlar diye


Suskun bir şekilde yollardayım
Seni bulmaya and içtim
Durmuyorum
Gece gündüz yürüyorum
Yanına gelince durmak
Sana doyasıya sarılmak istiyorum
Heyecandan kalbim atıyor
Duymuyorum
Senin kalp atışlarını hissetmek istiyorum
Hayatın anlamını orada bulmak
Bütün yalanları toprağa orada gömmek istiyorum
Kelimeleri yutsam bile kalbim durmuyor yerinde
Ben haykırmasam da o haykırıyor yine
Dinlemiyor beni
Sussam da o konuşuyor benim yerime
Ben sana saklasam da sana kelimelerimi
O söylüyor yine çırparak kanatlarını
Ben kör olsam da o bana gösteriyor yolu
Sağır olsam da duyuyor sesleri
Ben sadece kokluyorum
O bana yolu tarif ediyor
Kokuyu bulduğumda duruyor
Anlıyorum ki seni istiyor
Seni gerçekten çok seviyor
Bana da söylüyor bunu
Ben ağlıyorum
Özlemin ne kadar acı olduğunu anlıyorum
İçim yanıyor
Susuyorum

Devamlı yollardayım
Gece dostum olmuş
Uykum yalan
Aşkım bana fener olmuş
Kalbim yoldaş
Hayata bağlıyorlar beni
Yardım ediyorlar
Seni bulmam içi yol gösteriyorlar
Herkese soruyorlar seni
Ben konuşamıyorum
Yalnızca duruyorum onlar durunca
Yürüyorum onlarla beraber
Seni düşünüyorum her dakika
İçimden ağlıyorum
Bağıramıyorum ama kalbim bağırıyor benim yerime
Benim aşkım sensin diye
Dağlar eğiliyor önümde
Dayanamıyorlar sevgime
Hatırlıyorlar belki de geçmişlerini
Nasıl ayırdıklarını Ferhat ile Şirin'i
Leyla ile Mecnun'u
Aslı ile Kerem'i
Ağlıyorlar benimle beraber
Sana ulaşmama yardım ediyorlar
Haykırışlarımı duyuruyorlar

Yollardayım yine
Kör,sağır dilsiz bir şekilde
Sana ulaşma hasretiyle tutuşuyorum yine
Haykırıyorum cümle aleme
Ama duyuramıyorum sesimi
Kalbimden çıkan o sihirli iki kelimeyi

Ağlıyorum yine sensizliğe
Ama durmuyorum
Sadece seni düşünüyorum
Güzel yüzünü görmek
Sana sarılmak istiyorum
Kalbimi sana teslim etmek
Senin kollarında son nefesimi vermek istiyorum
Bana dünyaları verseler de
Seni çok seviyorum

Faruk ILERI

Merhaba...

Yaşam sadece iki şeyden oluşur kimilerine göre,duygusallık ve gerçeklik.Bunların arasında gider gelir,arada gerçeklik duygusallıkla kesişir,bazen duygusallık gerçeklik üstünde ağır basar.Ama bilinen tek şey vardır ki bunlar hayatın belki de iki yapı taşıdır insanlar için...Duygusallıkla gerçekliği birleştiren yegane eser de şiirlerde saklıdır genelde.Bir Can Yücel,bir Atilla İlhan bunları çok güzel yansıttı bizlere...(Kendilerini saygıyla anıyoruz)...Ve burada bu efsane isimlerle beraber kendimden bazı parçaları da bulacaksınız...
O zaman...GEÇİŞ DÖNEMİ BAŞLASIN...

(Kullanmak isteyenler benimle bağlantıya geçsin...izinsiz kullananlar olursa...hiç tavsiye etmiyorum...)